Yazar: Sevim Varlık
Efsane bu ya, sur kentinin güçlü kralı Malgernus ölürken ardında Pygmalion adında bir oğul ve olağanüstü güzelliğe sahip olan Dido isimli bir kız çocuğu bırakır. Pygmalion henüz çok küçük olsa da halk onu kral olarak seçer. Dido ise annesinin erkek kardeşi olan Acerbas ile evlendirilir. “Kızım o senin dayın, dayın!” deseniz de Acerbas herkül kültü rahibidir. Kraldan sonraki en statülü kişidir. Bu yüzden önemli bir servetin sahibidir. Ancak “nazara gelmeyelim” düşüncesi ile servetini gizli tutmayı tercih eder. Dido ile gerçekleşen evliliğinin ardından ise, eşinden bu durumu saklamak için hazinesini evinde tutmak yerine gömmeye karar verir.
Ne yazık ki, bu önlem yeterli olmaz ve Acerbas’ın serveti herkesin diline düşer. Söylentileri duyan Pygmalion, “Başlarım yasalara!” der ve yasaları göz ardı ederek kız kardeşinin kocasını öldürür. Hazineye de el koyar. Dido ise eşinin katlinin ardından çok üzülse de, intikam planlarına başlayarak güçlü bir duruş sergiler. Ağabeyi ile arasını iyi tutmaya çalışır ve ülkeden kaçma girişimlerinde bulunur. Bu doğrultuda kraldan hoşlanmayan muhtelif asiller ile yakınlık kurarak intikam planlarını ilerleten Dido, ağabeyi Pygmalion'a giderek yeterince yas tutup siyahlara büründüğünü, bütün üzüntülerini geride bırakmak adına artık sarayda onun yanında kalmak istediğini ifade eder. Ancak açgözlü ağabeyi, gizli saklı kalmış bir servetin daha olduğunu düşünür ve bu teklifi kabul eder. Dido saraya yerleşirken, eşyalarını taşıması için anlaştığı hizmetlileri planına dahil eder. Tüm mal varlığını gemilere yükletir ve limana doğru yola çıkar. Bu maceraya atılmadan önce müstakbel kraliçe, dini ritüelleri gerçekleştirmeyi de unutmaz. İlk durak Kıbrıs’tır. Buradaki Jüpiter Rahibi ile görüşerek yolculuğunun kutsanmasını isteyen Dido, yeni kuracağı yerleşkedeki ömür boyu başrahiplik sözü sayesinde din adamından dilediğini elde eder. Kıbrıs'tan ayrılmadan önce, evlilik programı sunucusu misali, pek çok genç kızı da muhacirler ile evlenmesi için yanına alarak tekrar yola koyulur. Sur kentinde ise Kral Pygmalion, haberleri alır ve duruma çok öfkelenir. Kız kardeşini öldürme planları yapsa da tanrıların gazabına uğramaktan çekinir ve planlarından vazgeçer. Kraliçe Dido ise çoktan Afrika’ya ulaşmıştır.
Buradaki halkın yabancılara iyi davrandığını ve ticaret konusunda hevesli olduğunu gözlemleyen Dido, onlarla bir anlaşma yaparak "tek öküzün postunun kaplayacağı boyutta" bir arazi satın alır. Sinsi kraliçe, yanındakilere postun küçük parçalara ayrılması suretiyle daha geniş bir alana yayılmasını emreder ve bu sayede halkının rahat bir şekilde yerleşmesine olanak tanımış olur. İlerleyen süreçte, bu araziye "post" anlamına gelen “byrsa” adı verilecektir. Kraliçenin üstün zekası sayesinde bölge önemli bir ticaret hüviyeti kazanır ve merkez haline gelir. Gelişmelerin ardından daha önce yine Sur halkı tarafından kurulmuş olan Utica kentinin sakinleri, yeni gelenler ile bağlantı kurmak adına bir elçilik heyetini bölgeye yollar ve onlara kendi yerleşim yerlerinde yaşamaları için çağrıda bulunur. Görüşmelerin ardından iki topluluğun birliği ile yeni bir kent kurulmasına karar verilir ve kente “Kartaca” adı verilir. Şehrin kraliçesi elbette kurnaz Dido olacaktır. İnançları gereği yeni kentlerinin bir "öküz kafası" üzerinde yükselmesini isteyen Kartaca halkı, kahinlerin "burası bereketli ancak çok çalışmayı gerektiren bir toprağın, başkalarına hizmette bulunacak bir şehrin simgesidir." sözleri üzerine kentin, başka bir bölgede inşa edilmesi gerektiğine karar verirler ve bu kez temel atılacağı yerin simgesi olarak öküz yerine "at kafası" kullanırlar. Bunun üzerine kahinler durmadan başka bir kehanette bulunurlar: "Burada savaşta çok başarılı olan güçlü bir devlet kurulacak ve bu temeller zaferin habercisi olacak." Ah şu kahinlerin ağızları torba değil ki büzseler!
Kartaca hızla gelişmeye devam ederken Dido’nun güzelliği de git gide dillere düşer. Hatta kraliçeye bir talip çıkar! Mağrip Kralı İarbas, Kartaca’nın önde gelenlerini yemeğe davet eder ve kraliçeleri ile evlenmek istediğini söyler. Eğer teklifi kabul edilmezse savaş açacağını da ekler. Bu talebi kraliçeye açıkça iletmekten çekinen elçilik heyeti ise daha yumuşak bir üslup kullanmaya karar verir ve Dido'ya; Mağrip kralının, halkına medeniyet getirecek bir zevce aradığını söylediğini iletir. Başta bu teklife sıcak bakmasa da Dido, kendisine ve yeni kurulan şehrine gözdağı verildiğinin farkındadır ve zaman kazanmak adına Iarbas ile evlenmeyi kabul edeceğini, lakin öncesinde merhum kocası Acerbas için üç ay süreyle yas tutması gerektiğini belirtir. İsteğinin kabul edilmesiyle beraber Dido, kentin en uzak köşesinde büyük bir ateş yaktırır ve başka bir adamın karısı olmadan önce merhum kocasının ruhunun huzura kavuşması için kurbanlar kestirir. Ritüelin tamamlanmasının akabinde yalın kılıç bir vaziyette ateşin üzerine çıkan talihsiz kraliçe, aşağıda toplanmış olan halkının oluşturduğu kalabalığa bakar ve "kocamın yanına gitmemi istiyorsunuz, peki, işte gidiyorum." sözlerinin ardından kılıcını kalbine saplayarak intihar eder.